Friday, July 27, 2007

Seçim Kampanyaları Üzerine

Siyasi parti reklamlarini tartisirken bazi farkli kriterler kullanmamiz gerektigini dusunuyorum. Siyasi parti reklam kampanyalarini diger kampanyalardan farkli kilan bircok unsur mevcut:

1) Her ne kadar kampanya donemi 45 gun surse de, siyasi parti reklam kampanyalari daha onceki kampanyalarin ve partinin suregelen cizgisinin devami olmak zorundadir. Daha iyi bir parti sistemimiz olsaydi, kampanyalar 50 ya da 75 yillik cizgilerin sinirladigi alanlarda gerceklesecekti. Tasarlayacaginiz kampanyanin partinin geleneksel cizgisinden cok da sapmamamasi bir gerekliliktir, cunku bu tur radikal donusleri secmene izah etmek icin ne yeterli para, ne de yeterli sure bulunmamaktadir.

2) Siyasi parti reklamlarinda kullanacaginiz mecra sayisi, insanlarin karar vermesini saglayan mecranin yaninda devede kulak kalmaktadir. Siz televizyon reklami, gazete ilani ya da afis kullanabilirsiniz; ama eninde sonunda karar kahvelerde, gunlerde, icki sofralarinda ya da yatak odalarinda yapilan tartismalar sonucunda alinacaktir. Bu nedenle, mecra kullaniminiz ve reklam yatiriminin geri donusu son derece sinirli kalabilecektir.

3) Bir secim kampanyasi tasarliyorsaniz, ayni urunun 550 versiyonu icin de hazirladiginizi unutmamaniz gerekir. Baslama dudugu calindigi anda, 550 adayin en az 300'u ellerinde davullarla sokaga dokulecektir. Sizin kampanyanizin 550 versiyonu uretilebilecek kadar esnek olmasi bir zorunluluktur.
4) Eskiden -burada tartisilmasi uzun surecek kartel parti doneminde- sadece reklam kampanyalariyla secim kazanilirdi. Ancak simdi reklam kampanyalari yetmiyor, siki bir saha calismasina da ihtiyaciniz var. Yurutulen reklam kampanyasinin saha ekibinin soylemiyle ters dusmemesi ve rahatlikla kullanilabilmesi gerekiyor. Aksi taktirde siz "ak gunlere" derken, sahaniz baska birsey diyorsa, herhangi bir basari beklemeyin.

5) Bu isi yapmanin uzucu baska bir tarafi da malinizi daha once denemis musterilere satmak zorunlulugudur. Iktidar partisi icin calisiyorsaniz, ya da Turkiye orneginde oldugu gibi iktidara dokunmus partiler icin calisiyorsaniz; tuketici sizin malinizin ne oldugu hakkinda iyi kotu fikir/deneyim sahibidir. Yuruteceginiz kampanyanin bu fikir/deneyimlere uygun olmasi, ters dusmemesi gerekmektedir.
Bu acidan reklam yaraticilari icin siyasi parti reklamlari "uc ucabildigin kadar" alanindan cok "ciss kaka" alanidir ne yazik ki...

Bu kriterlerle bakmaya calistigimda, AKP kampanyasinin en basarili kampanya oldugunu dusunuyorum:
- AKP farkli mecralari en yaratici sekilde kullanan parti. Afisler, raket kullanimi ve bina giydirmeleri konusunda AKP diger partilere kiyasla hem daha bilincli hareket ediyor -Gelibolu-Kesan yolu uzerindeki dev rakette yer alan "Durmak Yok, Yola Devam!" afisi gibi- hem de daha fazla gorunurluge sahip -ya da bana oyle geliyor.

- AKP reklam kampanyasinin gecmise donuk gorsel tutarliligi cok daha fazla. Bu konuda ummi sayilabilirim ama gozlemledigim kadariyla AKP afislerinin renk tercihleri, gorsel malzemenin kullanimi -bazilarinin akil karistirici buldugu farkli renklerin kullanilmasi dahi- AKP'nin daha onceki kampanyalariyla tutarli. Buna karsilik CHP maviyi yeni kesfetmis ve alti oku bir kenara birakmis; DP ise yeni isim, yeni logoyla kendisini sil bastan yapmis. MHP'nin uc ayinin bana hatirlattiklari ise 1980 oncesinde gecirilmis bir cocuklugun bilincaltina attigi ciziklerden kaynaklansa gerek.

- AKP sahasi -parti orgutu diye de okuyabiliriz- en etkin calisan saha. Kapi kapi dolasip ikna etmeye calisanlardan baslayin, rivayet edilen odun-komur-bulgur yardimlarina kadar ikna calismalari son hizla devam ediyor. Ayni kalitede bir calismayi hafta sonlari CHP'nin de yuruttugunu soyleyenler var, CHP parti orgutu beyaz yakali gonullulerden olustugundan ancak mesai saatleri disinda calisabiliyorlarmis.

- AKP merkez orgutu, milletvekili adaylarinin kampanyalarini da cok etkin bir bicimde kontrol ediyor. Butun basili malzemeler merkez tarafindan tasarlanmis durumda, adaylar ancak kendi resimlerini isaret edilen yere koyabiliyorlar. Hatta Istanbul'da adaylarin fotograf cekimi bile Il Merkezi'nde kurulan bir studyoda halledilmis. Bu acidan merkez-cevre gorsel tutarliligi son derece fazla.

- AKP kampanyasinin vurucu sloganlari cok iyi calisilmis. Amaclari sadece secim sonucu tahmin etmek olmayan kamuoyu arastirmalari AKP'nin en fazla saglik, egitim, sosyal yardimlasma, ekonomik istikrar gibi konularda basarili algilandigini gosteriyor. En basarisiz olduklari alanlar ise terorle ve issizlikle mucadele. Bu acidan bakildiginda AKP kampanyasi gecmis basarilarinin yeniden iletilmesi uzerine kurulmus. CHP'nin goreli basarili olacagi alan laiklik ve demokrasiyi korumak, MHP'nin ise terorle ve sucla mucadele. Yine de issizlik konusunu sahiplenebilecek herhangi bir partinin bulunmamasi kayda deger.

Secim sonucu uzerine spekulasyon yapmanin yeri burasi degil. Ancak bir siyaset bilimci olarak -aramizdaki siyaset bilimci/reklamcilar ne dusunurler bilmiyorum- bir siyasi parti kampanyasi yonetecek olsaydim AKP'ninki gibi yapardim sanırım.

Bu konulara merakli iletisimciler icin ufak da bir not duseyim. Her ne kadar biz de bir Seguela sendromu olsa da -hangi parti olursa olsun ben kazandiririm arkadas- siyasi parti kampanyalari yonetmek biraz da siyasi olmayi gerektirir. Hangi partinin kampanyasini yurutecekseniz o partinin durusuna biraz olsun inanmaniz, soylemini/ruhunu/oykusunu bilmeniz ve o parti yonetimiyle bir miktar da mesai sarfetmeniz gerekir. Secim kampanyalari, bir onceki secimin kaybedildigi gun baslar ve devam eder.

"hadi bakalim kolay gelsin""

Thursday, July 12, 2007

Seçim yasakları başlamadan son anda elimize geçen üç anket sonucu daha..
Müşteri RAYMOND JAMES AKYATIRIM
AKP 44.6 39.4 43.7
CHP 21.6 21.8 21.1
MHP 16.5 12.4 9.4
GP 7.0 8.3 6.1
DTP
6.3 6.2
DYP
5.2 4.4
SP

2.2
DSP


DİĞER
6.6 6.9

KONDA GENAR KAF AJANS
10.07.2007 12.07.2007 12.07.2007


Bülent Tanla demiş ki
" Ünlü araştırmacı Bülent Tanla vardı telefonda.

Konuşmamızın bir bölümünde söz anketlere de geldi.

Tanla, seçmen aritmetiğinden girdi, geçmiş seçimlerle karşılaştırmalar yaptı, muhtemel katılım oranına dikkat çekerek...

İnce eleyip sık dokuduğu tüm verileri masaya yatırdıktan sonra dedi diyeceğini...

Dedikleri AKP’li kardeşlerimizi çok üzecek ama ne yapalım, “uzmanı” konuşuyor. Biz sadece “bilgi aktarıcılığı” yapıyoruz.

Bülent Tanla diyor ki:

- AKP’nin bu seçimlerde “yüzde 40” oy alma ihtimali, “yüzde sıfır”dır!"
Bunu tarihe geçirmek istedim.... Bülent Tanla bey benimle iddiaya girer mi?

Tuesday, July 10, 2007

Temmuz Sona Ermeden...


Türk demokrasisinin en renksiz seçimlerinde son dönemece girildi. Temmuz ayı sona ermeden, Türk seçmeninin son tercihlerini öğrenmiş olacağız. Her ne kadar seçmen davranışında bir kestirilemezlik olsa da; hem muteber kamuoyu araştırmaları hem de sağduyu önümüzdeki dönemde meclisimizde üç artı bir siyasi partinin yer alacağını söylüyor. Oylarını arttırmış yeniden tek başına iktidar AKP ve CHP, yeniden sahneye çıkan ama 1999 performansından uzak MHP ve baraj sorununu bağımsızlarla aşan DTP.


Bu öngörü bazı siyasal aktörler için can sıkıcı olsa da, siyasetin bir toplumsal olgu olduğuna inananlar için umut verici. Çünkü, 1980 sonrasında ilk defa siyasal yaşam toplumsal fay hatları doğrultusunda şekillendi.Yaşamımıza damgasını vuran iki büyük gerilim dört siyasi partinin egemen olacağı siyasetin oluşmasını sağladı: Laik-mütedeyyin ekseninin birer ucunda yer alan CHP ve AKP; Türk-Kürt geriliminde yer alan MHP ve DTP. AKP seçmenlerinin ekonomik iyimserliğini ve demokrasi anlayışlarını, CHP seçmenlerinin ilericiliğini, MHP seçmenlerinin huzur arayışını ve DTP seçmenlerinin özgürlük özlemlerini de denkleme dahil etmek mümkün tabii.


Öte yandan, ne kadar süreceği bilinmeyen yeni dönemde bazı siyasal aktörler bu gerilimlerde ve sonuçta siyaset sahnesinde yer bulamayacakken; aslında çok ciddi gerilim kaynağı olan bazı konular da göz ardı edildi. Avrupa Birliği, yoksulluk, ekonomik gelişme gibi konular seçimde gündeme getirilmedi.


Gelecek dönemde projeler geliştirecek bazı aktörlerin hem arz hem de talep yönündeki bu eksiklikleri iyi değerlendirmeleri gerek.

Tasfiye Devam Edecek!


2002 genel seçimlerini, 2001 krizinin ve 10 yıllık siyasal istikrarsızlık döneminin sorumlusu olanların siyasal sistemden tasfiyesi olarak nitelendirmek mümkün. İktidar partilerinin toplam oyları yüzde 45’ten yüzde 10’a kadar düşmüştü. Dönemin kamuoyu araştırmalarını takip edenler cezalandırma işleminin neredeyse 20 Şubat gecesi başladığını bilmekteydi: Hükümeti başarılı bulanların oranı Mart 2001’den itibaren yüzde 10’un altında seyretmişti.

3 Kasım seçimlerini takip eden günlerde üç iktidar partisinden ikisinin liderleri yerlerini başkalarına bıraktılar, buna muhalefetteyken bile oy kaybetmeyi başarmış bir üçüncü partinin lideri eklendi. Ek olarak 1987 seçimlerinden bugüne siyasette rol oynayan aktörlerin büyük bir kısmı sahneden çekilmişti: Meclis’in yenilenme oranı yüzde 90’a yükselmişti.

Eski rejimin tasfiye sürecinin 2002 seçimleriyle tamamlandığını düşünenler, 2007 seçimleri yaklaşırken yanıldıklarını bugün görüyorlar. Geçen dönemin aktörlerinin bir kısmı yeniden sahnede...

Ancak, iyimser olmakta yarar var: Listelerinin açıklanmasıyla Meclis’in yarısına yakınının bir daha seçilemeyeceği görülmekte. Öte yandan yeni siyasi partilerin de milletvekillerinin de hesaba dahil edilmesiyle yenilenme oranı neredeyse bir önceki seçime yaklaşabilir. Özetle, siyasal aktörlerin bir kısmı daha tasfiye edilecek, mezardan çıkıp gelenleri dahil etsek bile.

Ülkemizin yaşadığı hızlı dönüşüm süreci toplumsal travmalar, yüksek seçmen oynaklığı ve sistematik bir siyasal tasfiyede somutlaşıyor. Siyaset bilimciler bir ülkede kuralların oturması ve demokrasinin normalleşmesi için üç ardı ardına seçim yapılması gerektiği kanısındalar. Ülkemizin üçüncü seçimi bu seçim mi olacak, yoksa başka bir seçimi mi bekleyeceğiz, bunu 23 Temmuz sabahı göreceğiz.