Saturday, March 21, 2009

Dücane Cündioğlu'nun "Şöhret Halkın Zannıdır" yazısından alıntı... Hep hatırlayayım diye..


“Haysiyet, kişinin kendisine verdiği değerden ibarettir.

İtibar, bir kişinin değerli/seçkin kimseler veya çevreler (=havass) nezdindeki değeridir. Her itibar, bir itibar edeni (mutebir) gerektirir. “İtibar eden” yoksa, itibar da yoktur, muteber de. Yani muteber olanın itibarı sadece kendisine değil, başkalarına da bağlıdır. Başkalarının sağladığı itibar azalabilir de, çoğalabilir de. Kaybedilebilir de, tekrar kazanılabilir de.

Şöhret’e gelince, o, bir kişinin geniş kitleler (=avâm) nezdindeki değeridir. İtibar gibi şöhretin de varlığı başkalarını gerektirir. Şöhrette genişlik vardır, itibarda derinlik. Muteber, görüşlerine değer verilenler nezdinde değerlidir; yani sayıca az olan seçkinler nezdinde. Meşhur ise, şöhretini neredeyse adına ‘herkes’ denilebilecek denli geniş bir kitleye borçludur.

İtibar ile şöhret bir terazinin iki kefesi gibidir. Biri yükselirken, diğeri alçalır. Muteber kişinin şöhreti arttıkça itibarı azalır. İtibarı arttıkça da şöhreti…

Ortak yönleri, şöhretin de itibarın da her hâlukârda başkalarının bağışladığı bir vasıf olmasıdır. Meşhursan başkalarının sayesinde, sayıları çok (avâm) da olsa mutlaka başkalarının nezdinde değerlisin demektir. Mutebersen, yine başkalarının sayesinde, sayıları az (havass) da olsa muhakkak başkalarının nezdinde… Lâkin haysiyetliysen, haysiyet sahibiysen, sadece kendin sayesinde ve tabii ki sadece kendi nezdinde…”

Ey talib, unutma ki itibar da, şöhret de başkalarına borçlanmak demektir. Şöhrete ve meşhura değer verme! Şöhret değersizlerin değersizler nezdindeki değeridir. Riayet edilecek bir ahlâkı da, âdabı da yoktur. Kolay gelir, kolay gider. (Yunanca ‘doxa’, episteme’nin –kesin bilgi’nin– zıddı olup hem zan, hem de şöhret anlamına gelir.)

Şöhret halkın zannıdır. Zannın ise gerçek bir değeri yoktur!

İtibar ise öyle değildir; hiç değilse o, değerlilerin değerliler nezdindeki değeridir. İtibarı şöhrete tercih et. Edebli olan (=kurallara riayet eden) kazanır. Çünkü adâbı vardır. Bu yüzden zor gelir, kolay gider. (’İtibar’ın iş hayatındaki karşılığı ‘marka’dır.)

Sen ’sen’ ol ey talib, şöhret için de, itibar için de haysiyetini terketme! Başkalarının sana vereceği değeri gözeterek, kendi nezdindeki değerinden vazgeçme! Haysiyet sahibi olmak, ahlâk sahibi olmak demektir. Çünkü herkes haysiyeti kadarıyla ahlâk sahibidir. Bu yüzden o zor gelir, zor gider.

Halkın zannını boşver, sen de ehlinin görüşüne değer ver! Lâkin ‘Adem’ isen, ‘âdem’ olacaksan, değerini kendine önce kendin ver!

No comments: