Kamuoyu Araştırmaları ve Seçim Sonuçları: Öngörüyle Yönlendirme Arasında...
Neredeyse bir doğa kanunu olarak Türkiye’de siyaset sahnesinin ısındığı dönemler, seçim anketlerinin sayısının artmasıyla kesişirler. Her ne kadar üniversitelerden sivil toplum kuruluşlarına kadar bir çok kurum ülkenin “iklimini” anlamak için düzenli olarak kamuoyu araştırmaları yapsalar da, medyanın ilgisini çeken araştırmalar daha çok seçim sonucunu öngörmeyi amaçlayan araştırmalar olurlar.Bu tür araştırmalarla medya ve politikacılar arasında da bir aşk-nefret ilişkisi yaşanır aynı zamanda. Araştırmanın öngördüğü seçim sonuçlarının “akıla yatmasıyla” ya da herhangi bir siyasi parti liderinin stratejisini doğrudan etkilemesiyle, bu araştırmalar ve araştırmacılar kolaylıkla suçlanabilir, yaftalanabilir ve hatta 2002 genel seçimlerinde yaşandığı üzere mahkemeye verilebilirler. Mahkemenin sonucunu kimse bilmese de, mahkemeye veren liderin seçimi ve koltuğunu kaybettiğini söylemekte elbette ki yarar var.
Geçtiğimiz ay da seçim anketler açısından bereketli bir aydı, birden fazla kurumun yaptığı kamuoyu araştırmalarının sonuçlarının birbirinin ardı sıra açıklanmasına ek olarak Başbakan’ın kendi anketlerinde de oylarının düştüğünü söylemesi, yine dikkatleri bu anketlere çekti. Yayılanan anketlerden birincisi iktidar partisinin oylarının yüzde 20’lerde olduğunu söylerken, Başbakan’ın düştüğünü söylediği oyların ufak bir hesaplaması iktidarın kendi anketinde 2002’den daha fazla oy alma potansiyeli olduğunu göstermekteydi. Bu sonuçların yorumları da, yorumlayanların görüşlerine paralel olarak farklılık gösterdi.
Anket sonuçlarının ne kadar doğru olduğu uzun, üstüne de çok sayıda teknik detaylarla dolu bir süreç. Ne yazık ki ülkemizde kamuoyu araştırmalarının kalitesinin akademik anlamda tartışıldığı bir kurum mevcut değil. Yine de bu araştırmalar için şunu söyleyebiliriz: Henüz çok erken.
Kamuoyu araştırmaları toplumun nabzını tutmak, genel iklimi görebilmek ve temel kırılımları keşfedebilmek için son derece yararlı araçlar. Öte yandan, geçen yıllarda görüldüğü ve bizim de “Türk Kamuoyunun ABD’ye ve Amerikalılara Bakışı” çalışmasında deneyimlediğimiz gibi yeni bir tartışma başlatmak ve politikaları yönlendirmek açısından da siyasetin olmazsa olmaz unsurları.
Ancak bu tür araştırmaları seçim sonuçlarını öngörmeye yönelik yıldız fallarına dönüştürmek çok yanlış. Özellikle de önümüzdeki bir yıl içerisinde siyaset sahnesinin ne kadar değişebileceği gözönünde tutulursa. 2007 yılında yaşanacak bütün gelişmelerin –Kuzey Irak, İran, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, Avrupa Birliği gibi- izdüşümleri tabii ki seçim sonuçlarına yansıyacak. Bu nedenle bugünden yapılan bütün tahminler sadece fikir verici ancak öngörmek açısından en fazla taksi şöförleriyle yapılacak sohbetler kadar bilgi verici kalacaktır.
No comments:
Post a Comment