Friday, November 09, 2007

Monizm Tehlikesi Artarken...

Metin Heper’in 1980’lerde Türkiye’deki baskı/çıkar gruplarının durumunu tasvir ettiği “Interest Group Politics in post-1980 Turkey. Lingering Monism” adlı çalışması, Özal yönetimi altında hükümetin nasıl baskı/çıkar gruplarını ve sivil toplumu karar alma sürecinin dışında bıraktığını ve ancak hükümetin siyasetini onaylayan örgütlerin işlevlerini yerine getirebildiklerini anlatır.

Bir ideolojik görüş olarak “pluralizm/çoğulculuk” yaklaşımının tam karşıtı olarak yorumlanabilecek monizm, esin kaynağını felsefedeki “tek bir gerçek olduğu” varsayımından alır. Bu perspektiften meşruiyetini seçmen/milletvekili çoğunluğundan alan iktidar/hükümet ülke için en iyisini bilmektedir ve ikincil siyasal kurumların rolleri de ancak danışmayla sınırlı kalmaktadır.

Önümüzdeki dönemde Türkiye demokrasisini tehdit eden en büyük eğilimlerden biri iktidar partisinde görülmekte olan monizm eğilimidir. Entelektüel mirasçısı olarak tanımladıkları Özal yönetimlerinin de müzmin hastalığı olan monizm; yüzde 47 gibi bir çoğunluğun oylarıyla iktidara gelmiş AKP yöneticilerinin bazılarının dünya görüşleri gibi gözükmektedir. Bu dünya görüşünde:

  • Yüzde 47’lik seçmen çoğunluğu iktidarı her konuda tam yetkili kılmaktadır;
  • Muhalefet partilerinin görüşleri seçmenden aldıkları oy oranı kadar dikkate alınmalıdır;
  • Siyasetin birincil kurumları siyasi partiler, meclis ve hükümet sorunla karşılaştıkları zaman seçim ya da referandum yoluyla doğrudan halka başvururlar;
  • Sivil toplum kuruluşlarına sadece danışılmalıdır, bu kurumların politika üretimine dahil olmalarına gerek yoktur; bu kuruluşlar arasında da iktidarın görüşlerini destekleyenler daha makbuldur.
  • Vatandaşların katılımı seçimden seçime oy vermeyle ya da referandumda iktidarın görüşünü onaylamayla sınırlıdır.

1980’lerin can acıtıcı neoliberal politikalarını uygulamakta iktidara rahatça hareket alanı sağlamak ve politikalara muhalefeti sınırlamak amacı güden monizm, en büyük demokratikleşme adımlarının atıldığı bugünlerde yeniden sahneye çıkmaktadır. İktidar partisinin demokratikleşme konusundaki “içtenlik” sınavının en önemli aşamalarından biri tarif edilen monist yaklaşımdan ne derece uzaklaşabilecekleri ve katılımcı demokrasiye ne kadar “katlanabilecekleri” sorusudur.


ARI Bülten-Ekim'07