Monday, November 24, 2008

Depresif ve Mutsuz Gençliğe Bakarken…

ARI Hareketi için Infakto RW tarafından yürütülen Türk Gençliğinin Siyasal Tutumları araştırması ülkemizin geleceğiyle ilgilenenler için önemli bulguları sunuyor. Her ne kadar medyanın yaygın ilgisi siyasi liderlerimizin hiçbirinin gençlerden geçer not alamadığı gerçeğine odaklansa da; araştırmanın diğer bulguları bu durumun sadece bir sonuç olduğunu gösteriyor.
Araştırma çalışmasının kabaca tasvir ettiği Türk gençliği pek de mutlu olmayan, gelecekten umutsuz, her an çıkabilecek bir siyasi ya da ekonomik kriz korkusu taşıyan ve en önemlisi anne ve babalarına kıyasla yolunu yordamını ve rol modelini daha fazla kaybetmiş bir profil sergiliyor. Değerler ve normların kaybolması anlamına gelen ANOMİ duygusu gençlerimizde Türk kamuoyunun geneline kıyasla çok daha yaygın.

Psikolojik durumu konunun profesyonelleri için kaygı verici Türk gençlerinin yaşadıkları hayattan memnun olmamalarına karşın –ve belki de bu nedenle- siyasetle ya da sivil katılımla ilgilenmemeleri pek de şaşırtıcı değil. Ülkemizin yaşadığı hızlı değişim süreci ve 12 Eylül mirası siyasi kültür gençlerimizi belki de içerisinden hiç çıkamayacakları bir sıkışıklık duygusuna sürüklemişken; çözümü siyasette aramaları şaşırtıcı olurdu.

Eldeki istatistiklere göre, aynı yıl doğan her yüz Türk bebeğinden sadece dördü üniversite eğitimi alabiliyor ve bu bebekler arasından sadece 1’i istediği bölümde okuyabiliyor. Kentlerde yaşayan genç erkeklerin yüzde 25’i ve genç kadınların yüzde 30’undan fazlası iş arıyor ve bulamıyor. Cep harçlıkları 21. Yüzyılın tüketim toplumunun vaatlerinin çok uzağında ve anne babalarının evlerinde geçirdikleri bu “uzatılmış ergenlik”, gençlerimizin büyük kısmını depresyona ve bunalıma sürüklüyor.

Gençlik cephesinde hal böyleyken, siyasilerimizin –aralarında genç gözükenler de olsa- gençlerin sorunlarına hiç eğilmemeleri ve “büyüyünce geçer” türünden bir yaklaşımı sürdürmeleri; gençlerimize pek niyetli olmasalar da değişimi ancak kendilerinin gerçekleştireceğini gösteriyor. Belki de bir 2008 sonbaharına ihtiyaç duyuyoruz.

No comments: