Monday, May 25, 2009

Bilgeliğin Yeni Direklerini Ararken…

Küreselleşmenin en iyi tanımlarından biri günümüzü zamanın ve mekanın sıkıştığı bir dönem olarak tarif eder. Bir çok şey aynı anda ve neredeyse aynı yerde gerçekleşir ve biz dünya vatandaşlarının önüne internet, televizyon, gazeteler ve dedikodular vasıtasıyla akar. Her ne kadar kendimiz büyük oranda seyirci olsak da, Youtube, Facebook, Twitter ve benzerleri her an her yerde olabilme duygusunu yaşamamızı sağlar.

Eğer Türkiye sınırlarında yaşıyorsanız zamanın ve mekanın sıkışmasını kat be kat daha yoğun yaşarsınız. İktidar partisini sarstığı söylenen yerel seçimleri, kabine değişikliği izlerken; henüz Mardin’de 44 kişinin neden öldüğünü anlayamadan Türkan Saylan’ın vefatı ve bir Cumhuriyetçi manifesto düşüverir önünüze. Güneydoğu’da açılımlar veya finansal krizin teğet geçip geçmediği gibi konular birbiri ardına gözünüzün önünden geçer ve kendinizi hızlı bir siyasal aksiyon filminin içinde bulursunuz.

Bütün bu sıkışma duygusu içerisinde insanların içlerine kapanmayı tercih etmeleri, gittikçe karmaşıklaşan dünyayı açıklamak için komplo teorilerine daha fazla itibar göstermeleri ya da yapışmadan akan giden televizyon şovlarını yaşamlarının eksenlerine koymaları şaşırtıcı olmaz. Hızlanan dünyanın bireyde yarattığı en büyük travma hiç birşeyin kontrol altında olmadığı duygusudur. Bu da bizi Ortega y Gasset’nin neredeyse 80 yıl önce uyardığı “dalgaların arasında sallanıp duran” kitlenin bir parçası haline getirir.

Oysa yaşamın hızlı akışına karşı sahip olmamız gereken esas duruş, tutunabildiğimiz, zamanın ve mekanın ötesinde var olabilen bazı sütunlar; kendimize kerteriz alabileceğimiz bazı kişiler, mekanlar ve tarihler bulabilmektir. Bu açıdan, Türk siyasetinin içinde bulunduğu iddia edilen türbulans ya da boşluk; bizlerin kendilerine tutunacak bir dal arayışlarının doğrudan sonucudur ve biz değişmeden ya da dönüşmeden, siyasetin arzuladığımız siyaset olmasına olanak yoktur.

ARI BÜLTEN-Nisan'09

No comments: