Sunday, January 14, 2007

Orhan Pamuk ve Nobel Uzerine...

Orhan Pamuk'un edebi niteliklerini tartismak beni asar, nacizane Sessiz Ev'den beri Pamuk ne yazarsa okuyan ve neredeyse Attila Ilhan kalitesinde diyebilecegim bir romancinin NOBEL almasindan ancak gurur duyabilirim, salak Isvecliler yeni kesfettiler diye. Ote yandan, Tahsin Yucel'in veciz bir sekilde yillar once belirttigi uzere Turkce hatalari yapan, tempo sorunu olan, kahramanlarinin bazilarinin ikonalar kadar yapay olabilmesine karsin, benim gozumde Orhan Pamuk devremizin edebiyatcilarini tenzih ederek soyluyorum, cagdas Turk romanindan bir iki siklet yukaridadir. Yine de bunu konunun uzmanlari tartissalar daha iyi olur.
Bir genis spektrumlu sosyal bilimci olan ben icin ise, Orhan Pamuk vakasinin yarattigi travmadir. Bu travmanin altinda yatan ise, Turk milliyetciligin temel iki saikidir.
Ortalama Turk vatandasi icin -KURT yavrularindan bahsetmiyorum- Turk milliyetciligi iki farkli duygunun karisimindan olusur. Birincisi, Jon Turklerden, Ziya Gokalp'ten, Ittihat ve Terakki'den ve tabii ki Kemalizm'den beri suregelen "muassir medeniyetler seviyesine ulasmak"-"Bati'yi Bati'nin araclariyla yenebilmek". Turklerin -etnik olmayan anlamda- son iki yuzyilini belirleyen bu caba, ayni zamanda Turk milliyetciliginin de temel taslarindan biridir.
Ikincisi ise, yine tarihsel hafizadan devraldigimiz "Sevr Sendromu" ya da "Bati bizi bolecek" korkusu. Tolga Budak'in daha yakinen takip ettigi uzere Avrupa'li politikacilarin basiretsizligi sayesinde bol miktarda tekrarlanan bu korku, Turk milliyetciliginin biraz da karanlik ve otoriter yuzunu olusturur.
Galatasaray'in UEFA Sampiyonlugu, Eurovision birinciligi, Fatih Terim'in Milan'i calistirmasi, Fatih Akin'in Berlin Festivali'nden birinciligi, Milli Takimin dunya ucunculugu ve tabii ki ColaTurka ve Ali Desidero, birinci tur milliyetciligin acik tezahurleridir.
Kurtlar Vadisi: Irak, Suleymaniye Krizi, Ermeni Soykirimi tasarimi, ve benzeri gelismeler ikinci tur milliyetciligi tetikleyen unsurlardir.
Orhan Pamuk meselesini benzersiz kilan ise, bu iki farkli milliyetcilik saikinin kesistigi noktaya rastgelmesidir. Bir yandan romancilik gibi tamamen Avrupali olan bir alanda NOBEL gibi son derece batili bir odulu kazanmanin onuru durmaktadir. Ote yandan ise Orhan Pamuk'un bahtsiz sozlerinden yola cikarak bir nevi "Faust sendromu"ndan, Bati'ya ruhunu satmaktan bahsedebiliriz.
Ertugrul Ozkok'un de veciz bir sekilde ifade ettigi uzere, ortalama Turk vatandasi bu iki farkli duygunun farkli dozlardaki karisimlarindan dolayi karisik duygular icerisindedir. Angaje olanlar ise kendi gercekliklerini dogrulayacak bir baska kanit bulduklari icin mutludurlar.
Gecen yil yaptigimiz Milliyetcilik Arastirmasi'nda "yurtdisinda Turkluge en fazla katkida bulunmus kisi kimdir" sorusuna en fazla verilen yanitlar Sertab Erener ve Fatih Terim olmustu. Orhan Pamuk yaniti verenlerin orani ise sadece yuzde 4'tu. Bugun bu soruyu tekrar sorsak, acaba bu oran kac olur?

No comments: